14 Aralık 2008 Pazar

GÖRÜŞ AÇIMIZ

Önce bir Montaigne’i dinleyelim.
Bizi seçtiğimiz bu yolda, hamlelerimizi güçlü kılma yolunda destekleyecek önerileri var. Bunlara gereksinmemiz var , çünkü insan duygusal bir yaratık ve duygularının yönlendirmesi sonucu davranışlarda bulunuyor. Sonra da bu tercihlerinin sonucunda bulunduğu konum hakkında yorum yapıyor. Yani mutlu olmak veya şikayet etmek hep bizim tercihlerimiz sonucu oluşan durumlar. Bunu da birinci derecede biz kendimiz etkiliyoruz:
Neden içinde yaşadığın zamanın saçmalığının ve vahşetinin kışkırtmalarına kapılıp bunlar karşısında boyun eğiyorsun? Bütün bunlar yalnız senin tenine dokunabilir, ama özüne asla işleyemez. Dış dünya senden hiçbir şey alamaz ve aklını da , sen kendin karıştırmadığın sürece , karıştıramaz. Zaman içinde olup bitenler, onlara katılmayı reddettiğin sürece senin karşında güçsüzdür; zamanın çılgınlığı ise sen zihninin berraklığını koruduğun sürece gerçek anlamda sıkıntı kaynağı olamaz.. Yaşadığın en kötü şeyleri , görünüşte aşağılayıcı olanları, kaderin sillelerini ancak onların önünde zayıflığını gösterecek olursan duyumsarsın; çünkü senden başka kim onlara değer verebilir, ağırlık tanıyabilir, onların zevk ya da acı kaynağı olmalarını sağlayabilir? Ancak sen kendini yüceltebilir ya da aşağılayabilirsin.
İç dünyasında sağlam ve özgür kalabilen, dışardan gelen en ağır baskıya bile kolaylıkla göğüs gerebilir.
On altıncı yüzyılın , belki de tüm zamanların en büyük düşünürü bize göreceliği öğretiyor ve bunu yaşam yolu olarak gösteriyor. Yani sıkıntı , sorun, problem gibi kavramların mutlak büyüklüklerinin olmadığını bizim bunları büyüttüğümüzü anlatıyor. Aslında doğru söylüyor . Hayatta tek bir problem vardır sizin için, sizi üzebilecek. O da sevdiğiniz birinin ölümcül bir hastalığa yakalanmış olması ve acı çekmesi sizinde onu kaybetme ihtimalinizdir bu. Bunun dışında olan bütün olaylar gerçekte mutlak bir sorun veya başa çıkılamayacak , üstesinden gelinemeyecek bir olay değildir.
İyi de ben ne yapayım diyorsanız işte size çözümü: Her gün işe giderken metalden yapılmış zırhınızı giyin, günlük olayların sizin içinize girmesini o engelleyecektir. Ne şefinizin ters davranışı, ne sevgilinizin sizi terk etmesi ne iş arkadaşınızın size beklemediğiniz sertlikte davranması ne işten ayrılmanız, ne borsada para kaybetmeniz ne verdiğiniz kararın yanlış çıkması , ne arabanıza arkadan birinin çarpıp kaçması , ne musluğun su damlatması, ne ayakkabınızın sıkması, ne elbisenize yemek dökmeniz ,ne küçük sorun, ne büyük sorun ( bunun büyüğü küçüğü olmaz demiştik hatırlamadınız mı bunların boyutunu biz tayin ediyoruz) , bu metal zırhı delip size ulaşmamalı. Bu zırhın kalınlığı ve geçirmezliği sizin elinizde.
Bakın size bir sır ve formül vereyim. Bunu yaşadıkça göreceksiniz ve deneyip öğreneceksiniz ama ben size önceden fısıldayayım : Bu zırhın çok mükemmel olması mümkün.
Yaşadığınız olumsuz olaylar bu zırhın kalınlığını ve geçirmezliğini güçlendirir. Yani her sorun diye karşınıza çıkan şeyi başarı ile def edip yüreğinize girmesini engellediğinizde bir sonraki sefere daha güclü olacaksınız.

Hiç yorum yok: