1 Ağustos 2008 Cuma

BİTİŞİ OLMAYAN KOŞU

BİTİŞİ OLMAYAN KOŞU OLUR MU?


Yıl 1972.Olimpiyatlarda müthiş bir final oynanıyor , basketbol finali. Amerika , o zamanki Sovyetler Birliği ile oynuyor , ama soğuk savaşın yoğunluğu arasında karşılaşmanın anlamı çok büyük. Karşılaşmanın bitmesine 3 saniye kala ABD 1 sayı önde ve top Sovyetlerde. O yıllarda ülkemize henüz yeni gelmiş televizyonların başında mıhlanmış bekliyoruz , bakalım son üç saniyede ne olacak? O çok kısa aralıkta Sovyetler topu karşı potaya gönderiyor ve 1 sayı farkla ( o zaman üç sayı kuralı yok) maçı kazanıyor. Üç saniye önce bitse sonuç farklı olacak. Daha yenilere geliyoruz 2000 yılı Avrupa futbol şampiyonası final maçının uzatma dakikaları oynanıyor İtalya 1-0 önde , hakemin kronometresine bakması (kafasını çevirmesi ve kaldırması bile birkaç saniye tutar değil mi İtalyan arkadaşlar ?) kadar kısa bir süre kala Fransa beraberlik sayısını atıyor, maç uzuyor ve Fransa uzatma devresinde attığı golle Avrupa şampiyonu oluyor, bir kaç saniyelik hesap şaşması nedeniyle İtalyanların hevesleri kursaklarında kalıyor. Atletizm yarışmalarında da buna benzer şekilde hep bir bitiş çizgisi var, bu bitiş zamanını veya mesafesini önceden belirlenmiş , biliyorsunuz , yarış o anda veya orada bitiyor. Kazanan seviniyor , kaybeden üzülüyor. Ama acaba yarışın sonu burası mı? Yarışın sonu başka bir anda veya yerde olsa sonuç çok farklı olacak. Peki yarışın sonu var mı? Baksanıza yarışların, koşuların, karşılaşmaların biri bitince bir başkası başlıyor .Avrupa şampiyonası , Dünya şampiyonası, Olimpiyatlar vb. Belki de yarış hiç bitmiyor. Ya da bizim bittiğini sandığımız anda başka bir yarış başlamış oluyor.


Hayatımızda da böyle ; bir olayda kazanır gibi görüyoruz kendimizi, seviniyoruz ama mutluluğumuz ancak belirli bir süre için geçerli. Aslında yarış çizgisi hep öteleniyor belki de biz göremiyoruz. Koşmamız için hep ileride bir çizginin varlığını hissediyoruz , yok yok biz koyuyoruz o çizgileri. Çizgiyi nereye koyarsak , sonuç değişik olur, ama hızlı koşuşturma arasında biz bunu pek düşünemiyoruz. Etrafını kırıp geçirenlerin , insanlık değerlerini yok sayıp çizgiyi önde bitirmeye çalışanların gözleri yalnız o çizgiyi görüyor. Oysa Çinli bilge Lao TZU ne demişti? “ Bilge kişi sonda olmayı seçti , böylelikle birinci oldu” Hayat yarışının bitiş çizgisi yok, biliyoruz değil mi. Hatta yarış bile yok . yalnızca koşan biri var , koşmamız ise yaşadığımızın kanıtı
. O halde bunu anlayanlar anlamayanlara ,daha hoşgörülü davranmalı değil mi?

Bütün bunları saatte sekiz km hızla giden bir koşu bandının üstünde koşarken, terlerim derimden fışkırırken düşünüyorum. Hayatı yakalamanın mümkün olmadığını hatta gerekmediğini de hatırlatıyor bana bu koşu bandı. Onun hızıyla koşuyorum, hızımı bazen artırıyorum , bazen azaltıyorum , belirli bir tempoya eriştikten sonra bir ara o sekizle koşarken ben biraz ( ama pek az )fazla koşmaya çalışıyorum, bu durumda daha rahat koştuğumu ayaklarımı kaldırıp indirirken hayat bandının hızına göre ayak uydurduğumu gözlemliyorum. Onun hızından çok fazla koşmam mümkün değil, onun hızının altında kalırsam ise banttan düşmem pek olası.
Burada bir yarış olmadığını ve tüm gerekli şeyin onunla beraber koşmak olduğunu, ve bu koşunun bir bitiş çizgisi olmadığını düşünüyorum. Ama hayat, yani yaşam koşusu daha kolay olmalı koşu bandından çünkü otuz dakikadan sonra nefesiniz ve ayaklarınızda görülen emareler sizi koşuyu bırakmaya doğru yönlendiriyor. Hayatta kaç yıla tekabül eder bu otuz dakika acaba? Koşmaktan sıkılmadan, koşunun tadına varmamız dileğiyle
Fuat Yalçın
Yönetici Koçu
www.fuatyalcin.com

Hiç yorum yok: