1 Ağustos 2008 Cuma

BRİDGE

BRIDGE

BRİDGE biliyor musunuz? Bilmiyorsanız mutlaka öğrenin. Burada verilecek benzetmeyi anlamak için değil, kafanızı çalıştırmak, hoşça vakit geçirmek için mutlaka öğrenin.
Dört kişiyle ve bir deste kağıtla oynanan bu oyunun bir eli rassal şekilde dağıtım ile başlar. Yani elinize gelen 13 kağıdı sizin seçme şansınız yoktur. Bu el sizindir ve bununla OYNAMAK ZORUNDASINIZ. Tıpkı doğumunuz gibi. Ne doğduğunuz yeri, ne anne babanızı ve onların koşullarını seçme şansınız yoktur. Hatta belirli bir yaşa gelene kadar yedikleriniz , içtikleriniz, aldığınız vitaminler, ailenizin ortamı ve çevresi , sizin seçiminiz değildir. Hayata başlama noktanız dağıtılan kağıtlar gibidir.
Elinizdeki kağıtların puanlarını sayarsınız ve konuşmalar başlar. Konuşma siz ve ortağınız arasında olduğu gibi rakibiniz olan iki ortak arasında da olabilir. Bu konuşmalarda kurallar çerçevesinde kendi elinizi ortağınıza anlatmak zorundasınız. Yani benim elimde 2 as bir papaz bir dam var diyemezsiniz. Diyebileceğiniz şey 1 trefliden 1 pik veya bir sanzatuya uzanan bir yelpazedir. İş ve özel hayatımızda da karşımızdaki insanlara ben çok çalışkanım veya ben çok namusluyum veya ben çok sinirli bir adamım diyemezsiniz. Eylem ve tepkilerimizle kendi özelliklerimizi anlatırız.
Bridge'de hedef karşınızdaki ortağınızla oynayacağınız oyun değeri hakkında anlaşmanızdır.
En iyi oynanacak oyun grand şlem ve şlem dir yani tüm elleri veya bir eksiğini almak üzere söz vermek ve almak . Bunu yapmak için iki eldeki toplam puanın 32 'nin üstünde olması gerekir. 3 sanzatu, 4 pik, 4 kör, 5 trefli , ve 5 karo zon yapmaya yani oyunun bir aşamasını aşmaya yarar. Bunları yapmak içinse iki eldeki toplam puanın 25,27,28 olması gerekir. Kendi puanınızı biliyorsunuz , ortağınızın toplam puanını da konuşmalardan anlamaya çalışıyorsunuz.
Hayatta da hedefin bundan farklı olmadığını düşünüyorum. Karşınızdaki ile ortak noktalar ararsınız. Bu noktaları bulduğunuz zaman anlaşmanız daha kolay olur ve iyi ve kaliteli bir birliktelik yaşarsınız. Mutlaka şlem yapamayabiliriz , ilişkilerimizde zon bağlamaya çalıţırız.
Ama illa çok puan alacağız diye yüksek sözler vermemeliyiz. Baktık ki 3 sanzatu yapamıyoruz , anlaşabildiğimiz daha düşük bir elde örneğin 2 körde kalabiliriz. Herkesi sevmek ve onunla iyi geçinmek zorunda değiliz . 1 pike pas geçer gibi , daha iyisini yapamayacağımızı anladığımız için , ilişkiyi kısa veya mesafeli tutatırız. Kendi elimizi bildiğimiz gibi kendi özelliklerimizi biliriz. Ortağımızın puanını tahmin eder gibi onun özelliklerini değerlendirir , hangi kontratı oynayacağımıza karar veririz.
Oyunun ikinci aşamasında fiili oynamaya gelir sıra daha sonra. Yapmaya söz verdiğiniz kontratı yapmaya çalışırsınız. Bu arada ortağınızın eli açılmıştır. Bence hayatın ta kendisidir bu . Yaşamak. Hepimiz kontratı yapmaya çalışırız. Bunun için düşünürüz , planlar yaparız ve bizatihi yaşamın içinde olur yaşarız. Bazen empas atarız , bu hayattaki riski temsil eder. Arada rakiplerimizi "squeeze" yapmaya yani yanlış kağıt yemeye zorlarız.







Siz bütün bunları düşünürken rakipleriniz de , iki ortak , sizin kontratınızı yapmamanız için ellerinden geleni yaparlar. Hayatta buna benzer olaylarla hiç karşılaşmadınız değil mi ?
Oyun sırasında siz yanlış plan, yanlış varsayım sonucu hata yapabilirsiniz , rakipleriniz kazanır. . Bu çıkması en garanti kontratlarda bile başınıza gelebilir. Bunun tersi de olabilir. Hiç çıkmayacak oyun rakiplerinizin hatası sonucu çıkabilir.



Hayat ta böyle değil mi? En kolay varabileceğiniz hedefi ıskalayabirsiniz veya beklemediğimiz bir hedefe ulaşabiliriz.

Bridge dört kişi ile oynandığı gibi büyük gruplarla turnuvalar yapılarak ta oynanır. Bu turnuvalardaki özellik aynı ellerle kimin daha yüksek kontratlar yapacağıdır.Örneğin siz 4 pik yaparak iyi bir kontrat yaptığınızı düşünürken aynı el bir başka masada oynanırken bir başka ikili 5 pik yapabilir. Hayat ta böyledir. Rekabet hayatın tadı tuzudur. Sizin yaptıklarınız ve başarınız daima başkalarının yaptıkları ile kartılaştırılacaktır. Başarının ölçüsü yapılanın derecesi ile değil , yapılabilecek en iyi ile karşılaştıralarak değerlendirilebilir.

Bridge İngilizce'de köprü anlamına gelir. Belki hayatla oyun arasındaki bir köprü, belki insanlar arasındaki bir köprü belki düşüncemizle uygulama arasındaki bir köprü.


www.fuatyalcin.com


Bu yazı Fuat Yalçın ‘ın 1998 yılında yayınlanan” İNSAN ve BAŞKA İNSAN” adlı kitabından alınmıştır

Hiç yorum yok: