3 Ağustos 2008 Pazar

KIRK BOĞUM KIRK SATIRA KARŞI

Kral en güvendiği danışmanına sormuş :”Bana dünyada en değerli şey nedir onu söyle!”. Bilge danışman krala verilecek yanıtın basit bir yanıt olmayacağını ve mutlaka nedenlerinin sorulacağını bildiği için kendisinden zaman istemiş ve bir gün sonra ona yanıt vereceğini söylemiş. Ertesi gün bilge danışman krala en değerli şeyin ne olduğunu söylemiş:” Hayatta en değerli şey dildir sultanım” . Bilge danışman Kral sormadan devam etmiş, nedenini de açıklaması gerektiğini biliyormuş savının. ”Çünkü en güzel sözler ağzımızdan çıkar , insanları mutlu eden sözleri dilimizle söyleriz. Bu sözlerle insanlar işlerine dört elle sarılır ,bu yolla sevgiler dile getirilir insanlar birbirine yaklaşır , dilimizle istediğimiz her şeyi elde etmemiz mümkündür.”

Düşünce dünyasında gezinmeyi seven Kral bir süre gözlerini ufka dikmiş , uzaklaşmış oralardan ve sonra “ haklısın “, demiş “dünyada en değerli şey dildir” . Danışman yanından ayrılmadan Kral ona bir soru daha sormuş :

“Peki bana dünyada en değersiz şeyin ne olduğunu söyleyebilir misin?”.
Bilge danışman yine bir süre istemiş düşünmek için ve ertesi gün yine Kralın huzuruna çıkmış:” Efendim, dünyada en değersiz şey dildir” deyince Kral köpürmüş: ” Sen ne dersin be adam daha dün bana dünyada en değerli şeyin dil olduğunu söyledin, cellatları çağırmadan hele söyle bana bu söylemin nedenini bakalım!”. Danışman bir nefes alıp söze başlamış: ” Dünyada en değersiz şey dildir çünkü en kötü sözler ağzımızdan çıkar, ve bu sözler insanları mutsuz eder, ve insanlar arasındaki kavgalar, ülkeler arasındaki savaşlar hep dilimizin ucundan çıkan sözler nedeni ile olur. Bu nedenle en değersiz şey dildir Sultanım”.
Boşuna dememişler boğaz kırk boğumdur diye , sözcükler dilimize doğru hareketlenmeden önce düşünce mekanizmasını harekete geçirmek için zaman kazanmamız belki de bu şekilde sağlanabilir. Sözlerimiz karşıdaki insanlara geçer ve onlarla olan ilişkimizin düzeyini belirler ama benim asıl üstünde durmak istediğim konu sözlerin karşımızdaki muhataptan daha yakındaki bir muhatabı hakkında. Bedenimizin komuta merkezi olan zihnimiz dilimizin ucundan uçuşan sözlerin en yakın alıcısıdır. İşin ilginç tarafı kendi kaynağından çıkan bu sözlere çok değer verir bu muazzam organ.Yani eğer siz ona “ben güzelim” veya “ben yakışıklıyım” derseniz o size inanacaktır ve sizin güzel veya yakışıklı görünmeniz için bedeninizdeki tüm hücrelere bu komutu iletecektir. Bu sayede dışarıdaki insanlar da sizi güzel veya yakışıklı göreceklerdir.
Bu yolun tersi de geçerlidir; siz kendinize “ben işe yaramaz bir insanım” derseniz gerçekten kendinizi işe yaramaz bir insan gibi hissedersiniz yine zihninizin komutasında işe yaramaz bir adam gibi davranırsınız ve çevrenizdeki herkes te sizi işe yaramaz bir insan olarak görür. O halde sık sık kendimize olumlu onaylamalar yapalım.
Her sabah kalktığımız zaman veya gün içinde ne zaman ihtiyaç duyarsak kendimize şunları söyleyelim:
“ben başarılıyım”
“ben güzelim “ , “ben yakışıklıyım”
“ben bu işi başarırım”, ben bu işin üstesinden gelirim”
“huzurluyum”, “mutluyum”, “rahatım”
“bugün harika işler başarıyorum”
“bugün beni mutlu kılan olağanüstü şeylerle karşılaşıyorum”
“kendimi seviyorum”
“kendime güveniyorum”
“kendimi iyi hissediyorum”
“kendimi çok iyi hissediyorum”
Bu sözleri ne kadar çok söylersek zihnimiz o kadar çok etkilenecektir. Bu sözlerin tersi olan ve burada değinilmesini uygun bulmadığımız olumsuz söylemleri ise değil dile getirmek aklımızın ucuna dahi değdirmemeliyiz. Bilge danışmanın kırk satırdan kurtulup kurtulmadığını bilemiyorum ama her iki savının da doğru olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ağzımızdan çıkan her söz ilişkilerimizin devamı için yol gösterici olacaktır. Hedeflerimize ulaşıp ulaşmayacağımız eylemlerimizle birlikte dilimizin ucundan zıplayıp karşımızdaki insanın kulağına ve beynine giden yola bağlıdır. Bu nedenle dilimize yani ağzımızdan çıkan her söze dikkat etmemiz gerekir.

Hiç yorum yok: